Hukukçular: Cizre, iç güvenlik paketinin kullanıldığı pilot bölge seçilmiş

Hukukçular: Cizre, iç güvenlik paketinin kullanıldığı pilot bölge seçilmiş

Amed'de Baro, Toplum ve Hukuk Araştırmalar Vakfı, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Mezopotamya Hukukçular Derneği ve Asrın Hukuk Bürosu avukatları Şırnak’ın Cizre İlçesinde 7 sivilin hayatını kaybettiği olaylara ilişkin hazırladığı raporu açıkladı. Cizre’de yaşanan olaylarda ulusal ve uluslararası hukuk normlarının çiğnendiği vurgulanan raporda, yaşam hakkının ihlal edildiği belirtildi. Hukukçular, 12 yaşında polis tarafından öldürülen Nihat Kazankaya dosyasında gizlilik kararının dosyada olmadığını gördüklerini söylediler.

Amed, Şırnak’ın Cizre İlçesine ilişkin raporunu açıkladı. Baro Konferans salonunda yapılan açıklamaya Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Özgürlükçü Hukukçular Derneği, Mezopotamya Hukukçular Derneği ve Asrın Hukuk Bürosu avukatları katıldı. Cizre’de başlayan ve 7 sivilin hayatını kaybettiği olayları yerinde gözlemlemek, sivil ve resmi kuruluşlarla görüşmelerde bulunmak üzere bir heyet oluşturarak, incelemelerde bulunduklarını ifade eden Amed Barosu Çocuk Hakları Merkezi Sekreteri Mehmet Öner, Cizre’deki durumun tüm yönleriyle açığa çıkarılması, kamuoyunun aydınlatılması, faillerin yargılanması ve tüm aşamalarda şeffaflığın sağlanmasının bir zorunluluk olduğunu belirtti. 

FARKLI SİLAHLAR KULLANILDI

Yapılan gözlem, inceleme ve görüşmeler sonucunda elde ortaya çıkan sonuçları paylaşan Öner, “Bütün ölümler için edinilen bilgiler ışığında; faillerin polisler olduğu, yaşamını kaybeden kişilerde ateş edilen bölgelerde derin ve geniş yaraların oluştuğu, polisin daha önceki kullandığı silahlardan farklı silahlar kullandığı yönünde izlenimler edinilmiştir. Ayrıca ilçede çok sayıda yaralının gözaltı ve soruşturma tehdidi altında hastaneye dahi gidemedikleri tarafımıza iletilmiştir. Yine; vatandaşlarca tarafımıza iletilen akşam başladığı gibi elektriklerin kesildiğini, polis araçlarının plakasız olduğu şeklindedir. Basında çıkan bazı haberlerde plakasız polis zırhlı araçlarının sadece Cizre ilçesinde değil olayların yaşanmadığı Siirt, Mardin, Van ve Diyarbakır illerinde de görülmeye başlanmıştır” ifadelerini kullandı.  

YAŞAM HAKKI İHLALİ

Olaylarda kolluk güçlerinin orantısız güç kullandığının altını çizen Öner, “Şırnak İli Cizre İlçesinde; 6 Ekim 2014 tarihinden bugüne kadar yoğun çatışmaların yaşandığı, halkın ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının kolluk güçleri tarafından ilk andan itibaren engellenerek ulusal ve uluslararası hukuk normların ihlal edildiği, kolluğun bu yasal hakların kullanımını engellemek üzere orantısız güç kullandığı, tüm halkın geneli etkilendiği gibi bu olaylardan en çok çocukların etkilendiği, kolluğun hedef gözeterek rastgele ateş saçtığı ve yaşam hakkını ihlal ettiği tespit edilmiştir” dedi.

‘KOLLUK GÜÇLERİ OLAYLARIN BÜYÜMESİNE İZİN VERMİŞTİRK’

Yaşanan ölüm olaylarına ilişkin adli birimlerce yürütülen soruşturmaların, olması gereken özen ve titizlikle yürütülmediği gözlemlediklerini belirten Öner, “Yetkili resmi görevlilerin olayların yarattığı vahamete göre gerekli tedbirleri almadıkları bilakis kolluk görevlilerinin bazı tutum ve davranışlarıyla olayların daha da büyümesine sebep verdikleri gözlemlenmiştir. Cizre ilçesinde 6 Ekim 2014 tarihinde başlamış olaylara kolluk kuvvetlerinin yaklaşımı ve hükümetin açıklamaları Kürt toplumunda ve özelliklede Cizre halkında başlatılan çözüm sürecine yönelik samimiyette dair inancı zedelediği gözlemlenmiştir. Özellikle de 14.01.2015 tarihinde HDP heyeti tarafından yapılan açıklamanın ardından kitlenin, yapılan çağrıları dikkate alarak olaysız şekilde dağılmış olmasına karşın, 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın başına isabet eden kurşunla yaşamını yitirmiş olması bu kaygının en somut göstergesi olarak anlatılmaktadır” şeklinde konuştu.

‘TOPLUMDA DERİN KAYGILAR UYANDIRMIŞTIR’

Yaşananların karşıt görüşler arasında bir çatışma olarak kamuoyuna yansıtılmasının toplumda rahatsızlık uyandırdığını vurgulayan Öner, sözlerine şöyle devam etti: Hükümet çözüm süreci ile bağdaşmayan olaylara ve can kayıplarına ilişkin toplumu tatmin edici, durumu bütün gerçekliğiyle ortaya koyucu açıklamalar yapma yerine, yaşananları YDG-H ve Hüda-Par çatışması olarak kamuoyuna yansıtması toplumda rahatsızlık uyandırmaktadır. Cizre’de 1990 yıllarda yaşanmış olaylar ve bugünlerde yaşanan olaylar arasındaki benzerlik toplumda derin kaygılar uyandırmıştır. Cizre de olayların yaşanması ve gelmiş olduğu seviye geçmiş yıllarda da yaşanan benzer olaylar bakımında bilinçli bir yer olarak tercih edildiği düşünülmektedir.” Değerlendirmelerin ardından Öner, heyetin talep ve önerilerini sıraladı.

DOSYADA GİZLİLİK KARARI YOK

Basın mensuplarının ‘Cizre’deki temaslarınızda Nihat Kazanhan’ın dosyasını inceleyebildiniz mi?’ sorusu üzerine Öner, “Savcılar, önce dosyalar üzerinde ‘gizlilik’ kararları olduğu gerekçesiyle bilgi veremeyeceklerini söylediler. Israr etmemiz üzerine izin verildi. Dosyalara baktığımızda ‘gizlilik’ kararı alındığına dair bir karar ile karşılaşmadık. Bazı dosyalar eksikti. Dosyaların eksik olması delillerin karartıldığı ihtimalini daha da güçlendiriyor” dedi.

Hazırlanan Cizre raporunda, talepler ise şöyle sıralandı:

1-Cizre deki durumun tüm yönleriyle açığa çıkarılması, kamuoyunun aydınlatılması, faillerin yargılanması ve tüm aşamalarda şeffaflığın sağlanması bir zorunluluktur. Hukuk kurumları ve hukukçular olarak; bunun için öncelikle mecliste milletvekillerinden oluşan araştırma heyetinin kurulmasını ve bu heyetin bir an önce Cizre’ye giderek gerekli çalışmaları yapmasını,

2-Nihat Kazanhan, Ümit Kurt ve Zeki Alar’ın başta olmak üzere yaşam hakkını ihlal eden kolluk kuvvetlerinin, Nihat Kazanhan’ın vurulmasında olduğu gibi “hepinizi böyle geberteceğim” gibi kin ve düşmanlık saikiyle hareket ederek devletin gücünü yaşam hak ihlali ile sonuçlandıracak şekilde kullanan kolluk güçlerinin (kamu görevlilerinin) bir an önce kimliklerinin tespit edilmesini ve yargılanması için gerekli adımların derhal atılmasını,

3-Cizre’de Aşıklar Tepesi olarak bilinen ve bu tepede bulunan namluları halka çevrili olan zırhlı araçların bir an önce oradan çekilmesini,

4-Hayatını kaybedenlere yönelik savcılıklarda yürütülen soruşturmaların zamana yayılmaması, delillerin kaybolmadan ivedi bir şekilde toplanmasını,

5-Sivil vatandaşın toplantı, gösteri, yürüyüş, ifade özgürlüğü ve basın açıklaması hakkının güvenlik güçleri tarafından şiddet kullanarak engellenmemesi, hakların fiili olağanüstü hal ilan edilerek askıya alınmamasını,

6-Olaylara ilişkin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen soruşturmanın içeriğinin bir an önce kamuoyuna açıklanmasını,

7-Cizre olayları; İç Güvenlik paketinin pilot olarak uygulandığı olaylardır. Bu nedenle hiçbir tartışmaya yer bırakmadan bu paketin meclis gündeminden çıkarılması, güvenlik adı altında devlet terörüne yol açacak bu paket yerine yaşam hakkı, toplantı, gösteri, ifade özgürlüğü, işkence kötü muamele, kişi hürriyeti ve özgürlüğü başta olmak üzere temel insan hak ve özgürlüklerini kısıtlayan TMK ve TCK’daki ilgili hükümlerin değiştirilmesini,

8-Kasıt veya ihmali olan tüm kamu görevlilerinin soruşturmalar boyunca görevden uzaklaştırılmasını, haklarında derhal ‘’Soruşturma İzni Verilerek’’ yargılamalarının önünün açılmasını,

9-Cizre olaylarının yakıcı ve acil olarak gösterdiği üzere sürece yönelik izleme kurulunun taraflarca bir an önce oluşturularak ivedi bir şekilde yaşama geçirilmesini,

10-Kürt Meselesinin çözümüne yönelik başlatılan diyalog ve müzakere sürecine karşın yaşanan olaylar vatandaşta, devletin ve hükümetin soruna yönelik bakış açısının değişmediği algısını uyandırmıştır. Bu husus sürece yönelik hükümet yaklaşımının sorgulanmasına yol açmakta, hükümetin çözüm sürecinde samimiyetine yönelik kuşkular doğurmaktadır. Bu konuda çözüme yönelik hükümetten yana pratik adımların atılması sürece ivme kazandıracağı gibi hayatın normalleşmesini de sağlayacaktır.