Kaçak direnişçi...

Kaçak direnişçi...

İsa Dalgıç'ın hikayesi Antalya'nın Alanya ilçesinde başlıyor. Irkçı saldırılar arsından tutuklanmış, ağır ceza almış ve kaçmış. İsa'nın iki kardeşi gerilla saflarında hayatını yitirmiş, ikisi de halen gerilla. Kendisi bugün Maxmur Direniş Birlikleri içerisinde IŞİD barbarlığına karşı mücadele ediyor.

Irak ve Suriye'de dini ve etnik temizlik kampanyası yürüten, yoğun bir şekilde vahşi suçlar işleyen IŞİD çetelerinin Ağustos ayı başında başta Şengal olmak üzere Güney Kürdistan'a yönelik saldırıları ile birlikte hem Kürtler hem de bölge açısından yeni bir döneme girildi.  Özellikle PKK'nin IŞİD vahşetine karşı önce Şengal, ardından Maxmur ve Kerkük'te ön cephede yer alması ardından her alanda direnişin yükseldiğine tanık olundu. Çok sayıda kişi, silah alarak cepheye koştu.

Türkiye’de kaçak durumda olduğu için Güney Kürdistan’da yaşayan İsa Dalgıç,  Maxmur Direniş Birlikleri'nin yanında yer alarak savunma görevini üstlendi.  İnsanlık düşmanları, 3 Ağustos'ta Şengal'i istila ederek yüzbinlerin evlerini terk etmesine yol açtıktan sonra 6 Ağustos'ta Maxmur'a saldırmışlardı. Çeteler, 10 Ağustos günü gerillalar, peşmerge ve Maxmurlu milislerden oluşan direniş birlikleri tarafından bölgeden çıkarılmışlardı.

Direniş birliklerinde yer alan İsa Dalgıç'ın hikayesi Antalya’nın Alanya ilçesinde başlıyor. Bundan elli yıl önce Dalgıç ailesi Siirt’in Eruh ilçesinden Alanya'ya göç etmiş. Kalabalık bir Kürt ailesi olan Dalgıç ailesinin toplam 22 çocuğu var.  41 yaşındaki (1973 doğumlu)  İsa Dalgıç, Alanya’da dünyaya gelmiş. Bugün evli ve biri kız iki çocuk babası.

Kürdistan’da uzak olmaları Dalgıç ailesinin yurtseverliğinden hiçbir şey kaybettirmemiş. Her zaman ülkeye özlem ile yaşayan aile Kürt kültür ve geleneklerini de hiçbir vazgeçmemiş. Tabii diğer yandan aile için Kürdistan dışında yaşamak hiç de kolay olmamış. Sık sık ırkçı saldırılara, hakaretlere maruz kalmışlar. Birçok defa ülkücü grupların saldırıları sonucunda ya işyerleri tahrip edilmiş, ya da şiddete maruz kalmışlar.

GERİLLAYA KATILIM

PKK’nin doksanlı yıllardaki genişleyen gerilla hamlesiyle birlikte, Dalgıç ailesinden de ilk katılımlar başlar.  Önce 90 yılında ağabey Selahhattin (Xelil), ardından sırasıyla kız kardeşleri 92 yılında Leyla (Bese), 96 yılında Rojda ve Toprak gerilla saflarına katılırlar. Bu süre içerisinde amca çocuklarından da 8 tanesi gerilla saflarına katılır.

İsa’nın ağabeyi Selahhat’in ve kız kardeşi Leyla, 1998 yılında bir ay içerisinde Türk ordusu ile girdikleri çatışmada hayatını kaybederler.  Gerillada “Garısa kardeşler” olarak bilinen her iki kardeşin yaşamlarını kaybetmeleri gerilla arkadaşlarını derinden etkiler. Selahattin, Botan’ın en meşhur komutanlarından biri olarak hatırlanır.

IRKÇI SALDIRILAR

Ailede dört çocuğun katılması Dalgıç ailesinin yurtseverliğini daha da güçlendirir. Ailenin birçok ferdi  aktif olarak mücadele yürütür.  Bu mücadeleye paralel olarak ırkçı saldırılar da artar.  Yaşamın her alanında ailenin maruz kaldığı ırkçılık, ticarette de kendini gösterir. Irkçı bir yapılanma olan ülkücü bir grup, Kürt oldukları için İsa ve kardeşlerine saldırır. Bu olayda İsa bıçakla yaralanır. Ardından yine aynı grup ile gelişen bir kavgada ülkücülerin reisi ölür. Bu kavga ardından yurt dışına kaçan İsa, Makedonya’da yakalanır ve Türk devletine teslim edilir. Tutuklanıp cezaevine konan İsa, toplam 22 yıl ceza alır. Cezasının büyük bir bölümünü yatan İsa bir süre sonra sevk edildiği yarı açık cezaevinden firar ederek Güney Kürdistan’a geçer.

ANILAR

Güney Kürdistan’a geçen İsa burada her fırsatta gerillanın yanına giderek yaşamını yitiren ağabeyi i ve kız kardeşine ilişkin anılar ve belgeler toplar. Onlarlar birlikte kalan arkadaşlarından bir parça almaya, onları daha yakından hissetmeye çalışır. İsa Dalgıç, her bir anıda, her bir fotoğraf ve yazıda kardeşlerini yaşadığını söylüyor.

Telefonuna kaydettiği kardeşlerinin fotoğraflarına ve onlarla birlikte kalmış olan gerillaların anlatımlarına bakarak kardeşleriyle bağını koruyan Dalgıç, “Ben onların yolunda yürümek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Benim için önemli olan onlara layık olmak. Her bir gerilla arkadaşı dinlediğimde onlarla daha fazla gurur duyuyorum” diyor.

MAXMUR DİRENİŞİ

İsa, IŞİD çetelerinin güney Kürdistan’a saldırdığı zamanlara tanıklık eder.  6-9 Ağustos günü gelişen Maxmur direnişinin içinde de yer alır. O gece üç sefer Hewler’e sivilleri taşır. Üçüncü gelişinde kendi imkanlarıyla temin ettiği silahını ve rahtını kuşanarak Maxmur Direniş Birlikleri ile birlikte çetelere karşı savaş mevzilerinde yer alır. İsa, bu süreçte ona moral veren en büyük nedenin çok sevdiği ağabeyinin yolunda bir nebzede olsa yol almak olduğunu söylüyor.

İsa, Maxmur direnişinin ardından önce Bakırtê’nin, sonra da beş köyün çetelerin elinden alındığı gerilla ve peşmergenin ortak operasyonuna da tanıklık eder. Gerillanın savaşçılığını takdirle karşılar.

'HALK GERİLLAYA GÜVENİYOR'

Maxmur direnişiyle birlikte Kürt halkının gerillaya olan ilgisi ve güveni, gençlerin gerillaya katılımın taleplerinin artması ve bir çok kişinin de kendi imkanları ile gerillaya yardım için cepheye koşmasına şahit olan İsa, bu durumlardan çok etkilendiğini ifade ediyor

IŞİD öncesi ve sonrası Güney Kürdistan’daki tüm gelişmelere tanıklık eden İsa, peş peşe yaşanan gelişmeleri analiz ederek, şöyle diyor:  “Aslında gerilla o gece gelmeseydi Güney Kürdistan düşerdi. Herkes Kürtlerin PKK’siz kendini savunamayacağını gördü. O yüz binlik peşmerge gücünün bu halkı savunamayacağı açığa çıktı. Çetelere karşı savaşacak tek güç gerilladır. Şimdi halk sadece gerillaya güveniyor. Bu herkes tarafından görülen ve bilinen bir gerçektir.”

Kürt halkına katliamın dayatıldığı bir dönemde herkesin mutlaka gerillanın yanında olması gerektiğini ifade eden İsa, sadece silah taşımak değil, herkesin katabileceği çok şeyin olduğuna dikkat çekiyor.

İsa, bedel vermiş bir ailenin ferdi olarak şimdi kendi gücü oranında Kürt özgürlük savaşında yer almanın gurunu yaşadığını ifade ediyor.