Narozek’in Raperîn’i

Narozek, 1915 Ermeni Soykırımı'na tanık olmuştu. 1925’te Şêx Seîd direnişine ev sahipliği yapmıştı. 69 yıl sonra Narozek, tarihsel bir hesaplaşmanın daha mekanı olacaktı.

ŞEHİT AMED RAPERÎN

21 Nisan, pek çok insan için sıradan bir gün olabilir ama bazıları için özel bir gün. 21 Nisan, baharın ortasına denk gelen bir gün; kimisine göre hayatın başlangıcı, kimisine göre ise hayatın sonu…

30 yıl önce tam da bugün saat 18.00’de aniden Serdê köyünün (Amed-Licê'ye bağlı) Narozek Tepesi’nde silahlar patladı. Art arda keleş sesleri, B7 ve ardından BKC’nin ağır tonlu sesiyle inledi Hênê (Hani) karayolu… Düşman tankı yara almıştı ve sendelenmişti. Yola tutunamayıp içindekilerle beraber toz duman içerisinde ortadan kaybolmuştu. Amed Raperîn, eylem yapan grubu telsizle koordine ediyor, eylemi gerçekleştiren grubunun geri çekilmesini söylüyordu. Gerilla grubu, emre uyarak geri çekilmeye başladı.Sadece bir tank değil, çok sayıda tankın yanı sıra Türk ordusuna ait konvoy Licê’den Hênê’ye doğru yol alıyordu. Konvoyda yer alan tank ve diğer askeri araçlar, üzerinde uçak savar ve ağır makineli silahlar vardı. Onun için grubun bu başarılı eyleminden sonra hiçbir darbe almadan Narozek Tepesi’ne geri çekilmesi gerekiyordu.

GRUBUN RİSKE GİRDİĞİNİ GÖRÜNCE

Grubun komutanı olan Amed, büyük bir sorumluluk altında hissediyordu kendisini. Hiçbir arkadaşının kılına dahi bir zarar gelmemesi için büyük sorumlulukla hareket ediyordu. Birden yağmur bastırdı. Amed, gerilla grubunun riske girdiğini görünce grubun savunmasını yapmak için tepeden kendisini aşağı bırakmaya başladı. Artık Serdê köyünün Narozek Tepesi’nde göğüs göğüse, kıran kırana bir çatışma başlamıştı.

LICÊ’NİN BİR DAĞ KÖYÜNDEN

Amed Raperîn (Mehmet Dağ) 1969’da Licê’nin Derqam köyünde, 10 kardeşli bir ailenin 6. çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Annesi Zümrete, aslen Licê merkezden ve Ermeniydi. Babası ise Kürt/Kirmanc ve ismini Erxenî Dağı’nın Zülküf Peygamberi’nden almıştı. Orta halli, tarım ve hayvancılıkla geçimi sağlayan bir dağ köyü ailesiydi. Mehmet, ilkokulu kendi köyünde, ortaokul ve liseyi Ergani Öğretmen Okulu’nda okuduktan sonra Eğitim Fakültesi’ni okumak için Sêrt’e gitti.

ŞÊX SEÎD DİRENİŞİNDEN MİRAS

O daha çocukken dedelerinin Şêx Seîd direnişindeki anılarını dinlemişti. İki dedesi de direnişe katılmış, köy yakmaları ve sürgün zamanında zulme maruz kalmıştı. O nedenle Kurdistan’ın işgal ve sömürü altında olduğunu erken dönemde anlamaya ve yorumlamaya başlamıştı. Gerek üniversitede gerekse dışarıda gençlik çalışmalarında aktif yer aldı. Zeki ve bir o kadar da sorgulayan, öğrenme ve bilinçlenme isteği olan bir gençti. Üniversite 3. sınıfta, ailesine bir kaset dolu anı bırakarak yönünü Kurdistan dağlarına çevirdi. 7 arkadaşı ile birlikte 1992’nin başında önce Botan’a, daha sonra Heftanîn’e ulaştı… 

Maalesef o yıllarda Kurdistan tarihinin her direnişinde karşılaşılan durum bir daha gerçekleşmişti. Türk devleti, tüm gücüyle gerillayı tasfiye edemeyince KDP’yi de dahil etmişti. Bu savaşın önemli cephelerinden birisi de Heftanîn’di. Amed anılarında ’92 Güney Savaşı’ndan söz ederken, “KDP bizi makarnaya sattı’’ diyecekti. 92 savaşında 150’yi aşkın gerilla, şehit olmuş ve yüzlercesi de bu savaşta yaralanmıştı. Amed de yaralılardan biriydi…

HEFTANÎN VE BOTAN’DAN SONRA AMED

Her gerilla gibi erken iyileşmek ve yeniden görevine dönmenin sabırsızlığını yaşıyordu. Kısa sürede iyileşip yeniden gerilla olarak dağlara geri döndü. 1992-93 yıllarında Heftanîn ve Botan alanlarında bulundu. 1993’ün sonbaharında doğup büyüdüğü ve özlem duyduğu Licê’nin Apê Musa Alanı’na geçti. Licê, Dara Hênî, Hênê, ve Koyê Spî, Pîran ve Xulaman'a (Alacakaya) kadar bu geniş coğrafyanın ismi Apê Musa Alanı olarak ün salmıştı. PKK gerillasını seven, ona ilgi duyan, onlar için kalbi çırpan herkesin bildiği bir alandı Amed’de. Amed Raperîn de bölük komutanı oldu. 1994’te Çiller, Güneş ve Ağar üçlüsünün başlattığı saldırıya karşı büyük azim ve kararlılıkla gerilla bölüğünü eylemden eyleme taşıyıp Türk ordusuna karşı savaştı. Tarihsel bilinci ve toplumsal özgürlük anlayışı, işgalci Türk devletini vatanından defetmenin yolunun direnişle mümkün olacağını gösteriyordu. 

MUNZUR İÇİN SÖZ VERDİ

Amed, 20 Nisan akşamı iki takım gerilla ile birlikte kendi doğup büyüdüğü Derqam köyüne geldi. Çocukluk arkadaşı, birlikte devrimciliğe başladığı Munzur (Ubeydullah Bark), Hezro-Farqîn arasında Türk ordusu ile girdiği savaşta son mermisine kadar savaşmış ve kendisini kayadan atarak atarak şehitler kervanına katılmıştı. İşte Amed, Derqam köyüne geldiğinde, Munzur’un annesi Zeliha ile annesi Zümrete’nin ortasına oturarak her ikisinin ellerini avuçları içine alarak onlara intikam için söz vermişti: “Munzur’un kanı yerde kalmayacak, onun intikamını misliyle ve en yakın zamanda alacağız.’’

ARKADAŞLARINI SAVUNARAK ŞEHADET

Narozek, Serdê ile Derqam köyleri arasında bir tepe. İsmi ise Ermenice. Amed-Hênê karayolunda eylem planlarken, bu tarihsel arka planı düşünerek hareket etti. 21 Nisan 1994 günü Narozek Tepesi’nde Amed Raperîn ve manga komutanı Bayram ile birlikte arkadaşlarını can siperane savunarak şehitler kervanına katıldı. 

Narozek, 1915 Ermeni soykırıma tanık olmuştu. 1925’te Şêx Seîd direnişine ev sahipliği yapmıştı. 69 yıl sonra Narozek, tarihsel bir hesaplaşmanın daha mekanı olacaktı. Şêx Seîd ve arkadaşlarının mirasını taşıyan Kurdistanlı devrimciler, sömürgecilere başkaldıracaktı. Hem de binlerce, on binlerce Amed Raperîn olarak… Artık Narozek ve Kurdistan onlara aitti.