GÖRÜNTÜLÜ

Martina Anderson: Tecridi hiç kimse Öcalan’ın yaşadığı gibi yaşamadı

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin konuşan Martina Anderson, “Cezaevinde tecrit ve hücre hapsinin nasıl hissettirebileceğini anlıyoruz. Ancak hiç kimse tecridi Abdullah Öcalan'ın yaşadığı şekilde yaşamadı" dedi.

ABDULLAH ÖCALAN'A UYGULANAN TECRİT

Eski Avrupa Parlamentosu ve Sinn Fein üyesi olan Martina Anderson, 1970’lerde İRA aktivistiydi. Haziran 1986’da Britanya’da tutuklanan Martina Anderson 13 yıllık tutsaklıktan sonra Hayırlı Cuma Anlaşması ile serbest kaldı ve Sinn Fein’de legal siyasete başladı.

Martina Anderson ile mücadelesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın düşünceleri, maruz kaldığı tecridi ve barış sürecindeki rolü hakkında konuştuk.


Öncelikle biraz mücadelenizden bahseder misiniz? Kürtlerle karşılaşmanız, dayanışmanız nasıl başladı?

İrlanda'dan geliyoruz. Daha önce de Kürtler ile ilgili etkinliklerde konuşmalar yapmıştım. Avrupa Parlamentosu'nda milletvekiliydim. Kürt mücadelesi ile ilgili pek çok çalışma yaptım. Daha önce Leyla Güven açlık grevindeyken onu ziyaret etmek için cezaevine gitmiştim. Bize giriş izni vermediler. Ben de açlık grevine devam ettiği evinde onu görmek için geri döndüm. Dolayısıyla Kürt mücadelesinde yer almış kişilerle iyi bir ilişkim var. Ve sanırım kendimiz için, Hayırlı Cuma Anlaşması hükümleri uyarınca hapishaneden salıverildiğimiz zaman, Abdullah Öcalan'ın tutuklandığı ya da kaçırıldığı zamanlardı diyebilirim.

Ve biliyorsunuz, bizim dışarıda olduğumuz tüm yıllar boyunca o hapisteydi. Dolayısıyla cumhuriyetçiler olarak, İrlandalı cumhuriyetçiler olarak, ilerici ulusalcılığın yanı sıra aktif enternasyonalizme de inanıyoruz. Kürt halkı ve mücadelesi, Filistin halkı ve diğerleri için dayanışma ve destek vermek bizim için son derece önemlidir.

Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğü, demokratik konfederalizm gibi fikirlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birkaç hafta önce Kürt mahkumlarla ilgili, eski siyasi mahkumlarla bir konferanstaydım ve birçoğu Abdullah Öcalan’dan ve onun fikirlerinden, bunun ne anlama geldiğinden, Kurdistanlı kadınlar olarak böyle bir lidere sahip olmanın onlar için ne anlama geldiğinden bahsediyordu. Dolayısıyla onun fikirleri Kürt toplumunun çok ötesine ulaştı ve pek çok kişiyi etkiledi. Yazıları, sanırım hala tüm çalışmalarını okuma fırsatım olmadı, ancak daha fazlasını öğrenmeye devam etmek isteyeceğim bir şey. Dolayısıyla bugün, onu tanıyanların onun hakkında konuşmalarını, çocukluğundan, hayatından, mücadele dolu yolculuğundan ve yaptığı işlerden bahsetmelerini dinlemek bile insana ilham veriyor, cesaretlendiriyor ve daha fazlasını öğrenmek için motive ediyor.

Siz de cezaevinde kaldınız. Hayırlı Cuma Anlaşması sonrası serbest bırakıldınız. Eski bir tutsak olarak Abdullah Öcalan’ın cezaevindeki yaşamını nasıl yorumluyorsunuz?

Bence hangi ortak deneyime sahip olursak olalım ve izolasyon hissini nasıl anlarsak anlayalım; ben İngiltere'de cezaevindeydim, ailelerimiz için İrlanda'dan çok uzaktaydık, ziyaretler için, ama en azından erişimimiz ve ziyaretlerimiz vardı. Dolayısıyla, çeşitli nedenlerle cezaevi tarafından cezalandırıldığımız zaman, tecrit ve hücre hapsinin nasıl hissettirebileceğini anlıyoruz. Ancak daha önce söylediğim gibi, hiç kimse bunu Abdullah Öcalan'ın yaşadığı şekilde yaşamadı. Ve bence kapitalist sisteme uygulanabilir bir alternatif sunduğu için onu hapsedenler, ondan herkesten daha çok korkuyor; çünkü onun fikirlerini istemiyorlar. Onu hapsederek fikirlerinin topluma yayılmasını engelleyebileceklerini düşünüyorlar. Bence daha fazla insan, ona nasıl davranıldığı, hücre hapsi ve tecrit nedeniyle, bu insanın kim olduğunu merak ediyor. Neden ona bu şekilde davranılıyor? Ve böylesine ilerici, uygulanabilir, alternatif fikirleri olan birini gördüklerinde, alternatif sunan herkes kapatılır veya susturulur. Muhtemelen yapmaya çalıştıkları da bu ve çok şükür ki bunu başaramıyorlar çünkü onun erişimi, ilhamı ya da bilgisi ve bunun insanlara nasıl ilham verdiği Kürt toplumunun çok ötesine ulaşıyor.

Geçmişte İrlanda’da bir barış süreci yaşandı. Benzer bir süreç Türkiye’de de 2013-2015 yıllarında yaşandı. Ve sanırım siz de takip ettiniz. Acaba Abdullah Öcalan’ın Kürt meselesindeki, barış sürecindeki rolü hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Mücadelemizin liderliği açısından mücadelemiz arasında benzerlik dereceleri var. Çatışmaya bir alternatif sunmaya çalıştıklarında, müesses nizamda çok az kişi bu alternatifin ne olduğunu duymak istedi. Hepsi de çatışmayı sona erdirmek ve toplumdaki koşulların hiçbiri değişmeden eski haline dönmek istiyordu. Ve yine o, duyulmak ya da kapatılmak istenmeyen bir alternatif sunmaya çalışıyor. Dolayısıyla mücadelemizin en azından Kürt halkına, Filistin halkına, sizin gibi ezilen ve baskı altında tutulan insanlara umut oluyor, düşündüğüm tek şey, hiçbir şeyin imkansız olmadığı ve her şeyin mümkün olduğudur. Ve 75. doğum gününde Abdullah Öcalan'ın başına ne gelirse gelsin, hala hapishanede olduğunu ve bunun sonunun nereye varacağını bilmek halkı için çok zor.

Ancak toplumda silinmez bir iz bıraktı ve bu iz o öldükten sonra da yaşayacak. Bu nedenle, barış sürecimizde, bir barış süreci olduğu gibi, Türk hükümetinin geri adım attığını düşünüyorum. İngiliz hükümeti de pek çok açıdan farklı değil, müzakere söz konusu olduğunda onlar da geri adım atmaya çalıştılar. Uluslararası toplumun desteğini aldık. Avrupa'daki ve Amerika'daki uluslararası toplumun desteği olmasaydı barış sürecimiz olmazdı. Bence göç konusuna geldiğinizde ve Avrupa'nın bir yandan Türkiye'ye nasıl meydan okuduğuna, diğer yandan da gelen mültecileri geri püskürtmek için Türk kurumlarını nasıl kullandığına baktığınızda rahatsız edici arkadaşlıkları var.

Bundan dolayı bence Kürt mücadelesi için uluslararası destek almaya çalışmak zor olabilir. Desteği harekete geçirmeye çalışmak ve kitabın (Özgürlük Kazanacak: Çizgilerle Abdullah Öcalan’ın Hayatı adlı çizgi roman) yaratılmasında yaptıkları gibi şeyler yapmak, bazı hikayelerin anlatılması için yeni bir yol sağlıyor.  Bence barış süreciyle ilgili hepimizin paylaştığı ortak noktalar var. Ancak 25 yıl önce üzerinde mutabık kalınan ve Hayırlı Cuma Anlaşması'nda yer alan hususların dahi henüz hayata geçirilmemiş olması nedeniyle barış sürecimiz henüz tamamlanmamıştır. Dolayısıyla zor iş, neredeyse bir barış süreci ve barış anlaşması kabul edildiğinde başlar. Henüz böyle bir lükse bile sahip değilsiniz. Gösterdiğiniz özveri, ısrar ve seferberlik sayesinde bunu başaracağınıza inanıyorum. İşlerin ilerleyebilmesi için uluslararası desteğe de ihtiyaç vardır.

Uluslararası destekten bahsettiğiniz için sormak istiyorum. 9 Ekim’de Kürt halkının dostları Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm başlıklı bir kampanya başlattı. Bu kampanya ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Başlık tabii ki özgürlük. Abdullah Öcalan’a özgürlük ve Kurdistan'da ileriye götürülmesi gereken bir barış süreci. Hapishanedeyken biri bana bir hükümette küçük bir bakan olacağımı söyleseydi, biri bana Avrupa Parlamentosu üyesi olacağını söyleseydi, iyi olmadıklarını, bunların asla gerçekleşmeyeceğini düşünürdüm. Ama biz imkansızı mümkün kıldık, siz de öyle yapacaksınız. Bu gerçekleşecek bir mesele. Mesele ne zaman olacağı. O yüzden pes etmeyin.

Aynı kararlılıkla devam edin ve tek başına izole edilmiş ama Kürt nüfusunun çok ötesinde birçok insanın hayatında dikkate değer bir etkiye sahip olan birinden ilham alın. Yani karşınızda olağanüstü bir lider var. Kendisi 75 yaşında. Bu herkesin hayatında zor bir dönemdir. Hayatının ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Ama size, ailelerinize ve çocuklarınıza öyle bir miras bırakacak ki, barış sürecinin ileriye götürüldüğünü göreceğiniz bir zaman göreceksiniz. Türkiye'de her şey değişecek ve her zaman aynı hükümet iş başında olmayacak. Bazen siyasette bir hafta uzun bir süre olabilir. Ve değişmiş bir toplum ararken, sizin de yer almanızı sağlayacak mekanizmaları oluşturduğunuzda ve ana hatlarını çizdiğiniz demokratik program için aradığınız özerk bölgelere sahip olduğunuzda, bununla ne yapacağınız size kalmıştır ve bunu ancak o aşamada berbat edebilirsiniz. Ancak her ne olursa olsun, kendi geleceklerine karar vermek ve belirlemek Kürt halkının elinde, bunun dışında kimsenin değil. Bu yüzden devam edin ve pes etmeyin.